Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kant "Aydınlanma Nedir"?

  Kantın “Aydınlanma Nedir?” Metni Metindeki ana fikir: Her insan ergin olmama durumu yaşar, erginlik dönemine ulaştığında kendi aklını kullanabilmelidir (birinci aşama). Kant ergin olamamanın nedenlerini sıralar ve insanın ergin olamama durumundan (bağımlı olma durumundan) nasıl çıkabildiğini anlamaya çalışır. Metin bir toplumu ergin olamayış durumunda tutan kişilerin kendi kendilerini aydınlatmasına izin verdikleri görüşünü de varsaymaktadır. İlk anda birini zincirle bağlı tutan bir kişinin onu zincirden kurtarmaya izin vermesi pek gerçeğe uygun görünmemektedir. Bu durumda Kant fazla iyimser bir tutum sergilemiyor mu? diye sorulabilir. Ancak, aydınlanma düşüncesinin, ilkelerinin ilk anda yasa dışı yapılamayacağını da unutmamak gerekir. Kant’ın dönemindeki filozoflar, örneğin Voltaire, Montesquieu gibi, yapıtlarını sansürden kurtarmak ya da yapıtlarını gizlice herkese ulaştırmak için ironi (alay) yöntemini çokça kullanmaktaydılar. Tarihte de baskıcı yönetim anlayışının yavaş yavaş...

KANT ESTETİK VE AYDINLANMA

“Aydınlanma” ve “sanat” konuları profesyonel olarak felsefeyle uğraşanlara çok basit görünebilir. Ancak bugün karanlığın elle tutulur hale geldiği bir dönemde yaşadığımızı düşününce aydınlanmayı tekrar hatırlama ve hatırlatma gereği duyulabilir. Düşünce tarihindeki tartışmalar, onlar mevcut zamanda yaşayan bireyler tarafından, en baştan ve bir kez daha düşünülüp sorgulanmadıkça felsefe filozoflar arasında, kapalı kapılar ardında yapılıp tozlu sayfalarda kayıtlı kalmış lekeler olmaktan öteye gidemeyecektir. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan Kant, kendi felsefe sistemini üç önemli çalışmasında toplamıştır. Bunlardan ilki olan Saf Aklın Eleşitirisi’nde insan aklının sınırlarını ele alırken, Pratik Aklın Eleştirisi’nde hangi davranışların ahlaki olduğunu, Yargıgücünün Eleştirisi’nde ise beğeni yargılarımızın temellerini incelemektedir.Burada Yargıgücünün Eleştirisi’ni ele alacağız. Kant’ın Estetik Anlayışı Kant’a göre estetik deneyim, bir nesnenin seyredilmesinde hay...

STOACI AHLAK FELSEFESİ

Uzun yüzyıllar boyu temel ilkelerini değiştirmeden varlığını sürdürmüş olan Stoacılık usçu, maddeci, heptanrıcı bir felsefedir. Okulun kurucusu Kitionlu (Kıbrıslı) Zenon’dur. Atina’da Stoa Poikile denilen revaklı bir galeride dersler veren Zenon felsefeyi “tanrısal ve insani şeylerin bilimi” olarak tanımlıyordu. Onun öğrencisi Assoslu Kleanthes eski bir boksördü, geceleri bahçeleri sulayarak ekmeğini kazanırdı. Zenon’dan sonra okulun başına geçti. Onun ardılı Soloili Khrysippos’dur. Onun ölümüyle Eski Stoa dönemi kapanır. Orta Stoa’nın iki önemli filozofu vardır: Rodoslu Panaitios ve Apameialı (Suriyeli) Poseidonios. Asıl önemli olan İmparatorluk Stoasıdır. Bu dönemin iki büyük filozofu vardır: Hieropolisli (Frigyalı) köle Epiktetos ve Roma imparatoru Antoninus Augustus Marcus Aurelius. Stoacılar felsefeyi mantık, fizik ve ahlak olmak üzere üçe ayırdılar. Herakleitos gibi onlar da değişimin temeline belirleyici bir güç olarak Logos’u koydular ve gene onun gibi Ateş’i ilk ilk...

Kendini Başka Herkesin Yerine Koyarak Düşünmek

KENDİNİ BAŞKA HERKESİN YERİNE KOYARAK DÜŞÜNMEK           Tüm eserleri arasında kaleme alınması bakımından altıncı sırada yer alan Yargı gücünün eleştirisi’inde kant, bir “epizot” olduğunu açıkca ifade ettiği pasajda bir değerlendirmede bulunur. Burada kant, “ortak insan anlığının maksimleri” olarak adlandırdığı şeyi konu edinir ve bu maksimleri şu şekilde tanımlar:          1-Kendi kendine düşünmek. 2-Kendini başka herkesin yerine koyarak düşünmek.   3-Her zaman tutarlı düşünmek.           Birincisi önyargıdan bağımsız düşünme maksimi, ikincisi genişletilmiş düşünce maksimi, üçüncüsü ise tutarlı düşünme maksimidir. Açıkca görülmektedir ki bu üç maksimden ikincisi, insanın akılsal işlevinin ve taleplerinin metadolojik gelişiminde bir eksiği kapatır. Bu eksiklik, aklın iletişimsel öğesi olarak betimlediğimiz şeydir.      ...

Saussure'ün Dil Anlayışında Yaptığı Dönüşüm

   SAUSSURE’ÜN   DİL ANLAYIŞINDA YAPTIĞI   DÖNÜŞÜM VE ETKİLENENLER   Modern yapısal dilbilimin kurucusu ve bu nedenle yapısalcılığın babası sayılan İsviçreli dilbilimci Saussure, 26 Kasım 1857’de Cenevre’de doğdu. Saussure’ın çalışmalarının devrimci niteliği, ölümünden üç yıl sonra, 1916’da bazı eski öğrencilerinin derslerinde   aldıkları notlara dayanan bir kitap yayınlamaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Saussure’ın düşünceleri Avrupa dilbiliminin gelişmesine etkisinin yanı sıra, sosyal bilimlerde yaygın bir düşünce akımı olan yapısalcılığın doğmasında da oldukça etkili olmuştur. Saussure’ün dil anlayışında önemli nokta , Saussure’ün dil bilimini insan bilimi içinde tanımlıyor olması. Saussure için genel bir psikoloji var iki dala ayrılyor: Sosyal psikoloji ve Psikoloji(bireysel).Saussure aynı zamanda “dil ile söz” arasında ayrım yapar.Burada dilin kendisi ile o dilin konuşma ediminin birbirinden ayrı olduğunu aynı zamanda birbirine bağlı olduğunu...