DEĞİŞİM
Değişim ya da değişme terimi, tümüyle bir devim ve değişirlik öğretisi olan eytişimsel ve tarihsel özdekçiliğin başkavramıdır. Herakleitos’tan beri bilinen ve Hegel idealizminden geçen ’eytişimsel değişme’ olgusu bilimsel anlamına kavuşmuştur, bütün nesne ve olayların en genel varoluş biçimidir. Doğasal, toplumsal ve bilinçsel nesne ve olgular karşılıklı etkileşimle sürekli olarak değişirler. Durağanlık gibi görünen oransal denge durumları da bu süre giden değişmenin ürünüdür. Değişmezlik ancak düşünsel soyutlamalarda olanaklıdır. Oransal ya da göreli denge durumları insansal ölçülere göre çok uzun süre devam edebilirler, ne var ki özlerindeki sürekli değişme görmezlikten gelinse bile biçim ve özellikleri de er geç değişecektir.
Fizik 5. Kitap “değişim”
Değişen
devinen her şey ya ilineksel anlamda değişir-devinir, sözgelişi eğitimli kişinin yürüdüğünü söylediğimizde yürüyen kişi için eğitimli olmak ilinekseldir; ya da kendisinin bir şeyi değişen nesnenin mutlak anlamda değiştiği söylenir, sözgelişi
parçalar olarak söylenen şeyler.
Değişme
“ondan” yerine daha çok “ona” doğru olan şeye göre adlandırılır. Bunun için yokolma da,
yokolan bir varolanda değişmesine karşın varolmayana doğru bir
değişmedir. Oluş ise varolmayandan olmasına karşın varolana doğrudur.
Devinim ne, devinenlerin onlara doğru devindiği biçimler, duygulanımlar ve yer ise devinimsiz şeyler, sözgelişi bilim ile sıcaklık. Gerçi duygulanımların
devinim olup olmadığı sorulabilir:
aklık bir tür duygulanım, yani devinime doğru bir
değişme olacak. Ama herhalde aklık bir devinim değil deaklaşma bir devinim.Devinim biçimde değil, devinen nesnede ve devinebilir nesnede etkinlik halindedir.
Her değişme bir şeyden bir şeye, öyleyse değişen dört biçimde değişebilir: ya bir taşıyıcıdan
bir taşıyıcıya, ya bir taşıyıcıdan
“taşıyıcı olmayana”, bir “taşıyıcı olmayandan” bir taşıyıcıya, ya da bir “taşıyıcı olmayandan” “ taşıyıcı olmayana”. Aristoteles’in taşıyıcıdan kastı evetleme ile açıklanan şey.
Kategoriler varlık’a, nitelik’e, yere,
[zamana], görelilik’e, nicelik’e, etkinlik’e, edilgenlik’e ayrılıyorsa üç tür
devinim olması zorunlu: nitelik, nicelik ve yere göre devinim. Varolanların
hiçbiri töze karşıt olmadığından ötürü tözde devinim yoktur.Görelilikte de devinim
yok, çünkü biri devindiğinde ötekinin –doğru olsun
olmasın- hiç devinmediği doğru olabilir, dolayısıyla onlardaki devinim
ilinekseldir.Etkinliği ve edilgenliği
devinimi ya da devindirilenin ve devindirenin devinimi yok, çünkü devinimin
devinimi, oluşun oluşu, kısaca değişmenin değişmesi olamaz: nitekim ilkin devinimin devinimi
olması iki biçimde kabul edilebilir: ya bir taşıyıcının
devinimi olarak; ya da bir taşıyıcının bir değişme sonucu başka bir biçime değişmesiyle.
Hiçbir şeyin ne oluşması, ne devinmesi, ne de değişmesi olacaktır! Yine karşıt devinim, oluş ile yokoluşta aynı nesnenin işi,
dolayısıyla “oluşurken oluşan nesne” oluşurken
oluştuğu sırada yokolur! Çünkü oluşan şey ne hemen ne de daha sonra yokolur, yokolacak
nesnenin [önce] varolması gerekir.
Metafizik
Kappa (K) Bölüm-11
Değişenlerin bazıları kültürlü olanın yürümesi gibi
ilineksel olarak değişirken, bazılarınınsa onlara ait bir şeyin değişmesinden dolayı basitçe değiştiği söylenir, kısımlarının değişmesinden ötürü değişenler gibi; ne de olsa gözler iyileştiği için beden de iyileşir. Ama aslen kendi başına hareket ettirilen bir şey
vardır, bu da kendi başına hareket ettirilebilendir. Öte yandan bir ilk hareket ettirici bir de
hareket ettirilen vardır; dahası, hareket edenin içinde hareket ettirildiği, kendisinden çıktığı ve kendisine yöneldiği bir zaman vardır. Öte yandan hareket ettirilenlerin kendisine doğru hareket ettirildiği, biçimler, haller ve yer hareketsizdir, bilgi
ve sıcaklık gibi; hareket ise sıcaklık değil ısınma sürecidir.
Varlık
bakımından hareket yoktur, çünkü
hiçbir şey bir varlığa karşıt değildir. Göreli ilişki
bakımından da hareket yoktur, çünkü aralarında bir göreli ilşki olduğu söylenen iki şeyden
biri değiştiğinde , diğeri herhangi bir şekilde
değişmemiş olsa bile, aralarındaki bu ilişkinin değiştiğini söylemek doğru
olmayabilir, onların hareketi ilineksel olabilir.
Ayrıca ne etkin ve edilgin olmanın bir
hareketi vardır, ne de hareket etmenin ve hareket ettirilmenin; nitekim bir
hareketin hareket ya da oluşun oluşu ya da genel olarak bir değişimin değişimi yoktur. Zira bir hareketin hareketi iki
anlamda var olabilir, ya bir taşıyıcı hareketin hareketi olarak (sözgelişi bir insan beyazdan siyaha değiştiği için hareket halindedir, dolayısıyla bu şekilde bir hareket ya ısıtılır ya soğutulur
ya da yerini değiştirir veya büyür; bu ise imkansız zira değişim bir taşıyıcı değildir), ya da başka bir
taşıyıcının değişiyor olmaktan çıkıp bir diğer biçime doğru gitmesi şeklinde, bir insanın hastalıktan sağlığa gitmesi gibi.
Dahası değişimin değişimi, oluşun oluşu olsaydı bu şekilde
sonsuza yürürdü. Ve eğer sonraki var olacaksa, önceki bir şeyin var olması zorunlu olurdu, eğer
mutlak anlamda oluş varlığa gelmiş olsaydı, ve onun varlığa gelmesi de varlığa gelmiş olsaydı, henüz mutlak anlamda varlığa gelen değil de, varlığa gelmekte olan bir varlığa gelme söz konusu olurdu. Sonsuzun bir ilki olmadığı için, bir ilk oluşta olmazdı, dolayısıyla bunu izleyen de. Öyleyse
hiçbir şey varlığa gelmezdi ne hareket ettirilir, ne de değişirdi.
Dahası, varlığa gelene
ve değişime zemin oluşturacak
bir maddenin olması gerekir. Öyleyse o ne olacak? Tıpkı başkalaşanın beden ve ruh olması gibi, aynı şekilde, hareket ya da oluş haline gelen nedir? Ve dahası, kendisine doğru hareket ettirilen şey nedir? Nitekim hareketin ya da oluşun, şunun şundan şuna doğru hareketi ya da oluşu olması gerekir. Öyleyse bu nasıl olacak? Öğrenmeyi öğrenme yoktur, dolaysıyla oluşun oluşu da.
SONUÇ
Değişim aslına yok gibi görünenin, yani kendini
belirgin olarak ortaya koymamış olanın ortaya çıkışıdır.
Oysa değişim öncesinde yok gibi görünen şey, örtük olarak yine de vardır. İşte buna
potansiyel(gizli) olarak var olmak diyor, Aristoteles. Buna karşılık, potansiyelliğin, yani örtük olarak bulunanın ortaya çıkması,
kendini belirginleştirmesi, aktüelleşmedir,
görünür olmaktır. Aktüelleşme, belirli bir formun, bir işlevin tam olarak kazanılması, o form ya da işlev açısından yetkinleşmedir. Buna göre, bireysel tikel bir varlığın formuna göre aktüelleşmesi ve yetkinleşmesi,
onun bu kendindeki bu formu kaznması, bu tikel varlığın nihai amacıdır. Buna göre tomurcuk, potansiyel bir çiçek, yumurta
da potansiyel bir kuştur.Yani tomurcuk çiçek potansiyelini, yumurta kuş olma potansiyelini taşır. Bu potansiyellerin aktüelleşmesi, çiçeğin ve kuşun formlarını kazanmalarıdır. İşte bu durum, bireysel, tikel varlığın değişiminin ve gelişiminin
amacıdır. Değişiklik geçiren form olsa daformu taşıyan madde olduğundan, değişimin taşıyıcısı da maddedir. Bu açıdan madde, bir
dayanak, bir töz ve altyapıdır. Tözü etkilemeden, yani nesnenin özdeşliğini bozmadan gerçekleşen niteliksel değişime başkalaşım demişti. Örneğin, ben saçlarımı kestirdiğimde bir değişim olsa da ben yine aynı Rabia’yım, formum değişse bile madde bakımından aynıyım. Bu durumda kimi
nitelikler kazanılıp kimi yitirilirken, töz yitirilmez. Ancak ben ölüp insan
olmayı yitirirsem, töz de yitirilir.
Çok güzel olmuş ellerine sağlık.
YanıtlaSil